Erteleme hastalığı toplumumuzun kanayan yarası. Ülkece Mars’a gideceğiz ama bir türlü projemizi çizmeye başlayamıyoruz. Hep bir şeyler araya giriyor. Tam başlayacağız ama çayımız soğuyor. Şimdi çay varken sigara yakmadan olmaz. Çayımızı sigaramızı bitirdik o da nesi? Oda dağınık. Önce bir odayı toplayayım derken akşam olmuş. Şimdi akşam akşam Mars projesi çizilmez. Yarın bakarız. Bugün çok doluyduk zaten. Bu böyle sürüp gider. Bu arada bu yazının yayınlanma sırası tesadüfi değil. Neden böyle?
Bir önceki yazımız olan Hayatım Nereye Gidiyor? yazısını okuyup benimseyen insanların aslında ne yapması gerektiğini çok iyi bildiğini öğrenmişsindir. Sorun şu ki insanlar bildiği halde bir türlü yapması gereken işlere başlayamıyorlar. Tembel değiller. Çünkü tembel olsalar sorunu bir kenara itip rahat bir vicdanla hayatlarına devam edebilirler. Asıl sorun bir türlü başlayamamak ve bundan ızdırap duymak. Bu yazının amacı artık bu ızdıraptan kurtulup bir şeyleri değiştirmek, size taktikler vermek. Öncelikle erteleme hastalığı nedir? Şu hastalığı iyice anlayalım ki çözüm bulabilelim.
Erteleme Hastalığı Nedir?
Erteleme hastalığı tembellik değildir. Önce buradaki ayrımı bilmemiz gerekir. Erteleme hastalığı bir işi yapmak istemek ama sürekli ertelemektir. Hepimizde az veya çok vardır ama hayatımıza ciddi anlamda zararlar vermeye başladığında bu duruma bir hastalık diyebiliriz.
Procrastination yani erteleme sendromunda kişi vicdan azabı çeker. Çünkü yapması gereken işlerin bilincindedir. Tembel insanlar gibi kendilerine yalanlar söyleyerek vicdanını rahatlatmazlar. Sürekli erteledikleri işin stresi içindedirler. O işi bir gün yapacaklarını bilirler ama şuan için hazır değillerdir. Çünkü beklentisini duyduğu koşullar bir araya gelmemiştir. Yaşadığı his, rastgele havaya atılmış yüzüklere nişan almaya benzer. O yüzükler havada denk gelecek de hepsinin içinden tek kurşunla mermi geçirecek.
(Wanted filminde miydi o sahne? O değilse de ona benzer işte. Her neyse.)