Hayattan zevk alamamak hayatımızı siyah beyaza çeviren ve ne yazık ki çevremiz tarafından kale alınmayan rahatsızlıktır. Hatta çevremizdekiler öyle umursamazlar ki “rahat batması” deyip geçerler. Aslında bunu söylerken pek de haksız değiller. Çünkü bu rahatsızlığın sebebi (depresyon ve travmaya bağlı değilse) yine sizsiniz. Yaşadıklarınız tam olarak hayata verdiklerinizin geri dönüşü.
Bu yazımızda hayattan zevk alamama durumunu açıklayacağız. Niye hayattan zevk alamıyoruz? Bunun bilimsel açıklaması var mı? Bunlara değineceğiz. Yazımızı yeterli bulmazsanız “Hayatım nereye gidiyor?” makalemizi de okuyabilirsiniz. Bu konuya tamamlayıcı olacaktır.
Hayattan Zevk Alamamak Nasıl Tanımlanabilir?
Hayattan zevk alamamak beynimizin ödül mekanizmasını bozmamızdan kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Sürekli zevk tadarak dopaminin dibini sıyıran beynimize artık vücut doğal yollardan dopamin yetiştiremez. Hayattan zevk alamamak bunun sonucudur. Gerçek hayatta cinsel birleşimde, kaliteli yiyecekler yediğimizde ve başarılı geçen bir iş sonrasında beynimiz vücudumuzu ödüllendirir. Peki neden böyle bir şey yapar? Çünkü cinsellik, yemek yemek ve büyük başarılar bizi hayatta tutan şeylerdir. Yani doğa evrimsel yolla bizim hayatta kalmamızı bu şekilde ödüllendirir.
Başarılı eylemler bizi hayata bağlar. Cinsellik, yiyecek ve bu ikisini bize dolaylı yoldan sağlayacak kazanımlar bize inanılmaz haz veriyor. Eğer bu hazzı yaşatan bir şey olmasaydı kendimizi bırakırdık, yok olur giderdik. Bu aslında bir şavaş. Bu savaş bir var oluş savaşı. Bu savaş evrimsel süreçte bize bu şekilde yansımış. Yeriz mutlu oluruz, cinsellik yaşarız mutlu oluruz, başarılı olur mutlu oluruz. Buraya kadar anladıysak bizi mutsuzluğa sürükleyen, hayattan zevk almamızı körelten sebebi de anlamışsınızdır.