Kırmızı hap ve evlilik konusunu inceleyebilmek için öncelikle iki insan türünü iyi ayırt edebilmemiz gerekiyor. Bunlardan ilki basit kitle insanı, yani saç stilinden tutun içtiği kahveye kadar popüler kültürün her noktasına entegre olmuş sıradan insan. Diğeri ise birey, yani kendi fikirlerini kendi üretebilen, eleştirel düşünebilen sorgulayıcı insan.
Peki bu ayrımı neden yapıyoruz? Çünkü kitle insanıyla işimiz yok. Onlar her ne kadar ağlayıp sızlasalar da hayatlarından son derece memnunlar. Bakmayın siz onların kadınları eleştirmesine falan. Evlenmek için fırsat kolluyorlar. Tek eksikleri var, o da para. Onlara para verin ve nasıl çoğaldıklarını görün. Keşke imkanlar el verse de önlerine para atıp, evlilik grafiklerinde nasıl bir anomaliye sebep olduklarını izleyebilsek.
Dediğim gibi bu kesim, evlilik konusunu bir kedi-ciğer ilişkisi şeklinde ele alır. Her daim Türk kadınının güzelliğinin ve düğün kaprislerinin o kadar para etmeyeceğinden yakınırlar. Yani paraları olsa Türkmüş, Yunanmış, Suriyeliymiş hiç umurlarında olmayacak. Düğün dernek parası neyse bastırıp alacaklar istedikleri kadınları. Sonrasında ise hiç ses çıkarmayacak ve hatta bunu başaramamış hemcinslerine de tepeden bakacaklar.
Ne demiştik? Bizim işimiz bireylerle yani “insan” kelimesinin hakkını verenlerle. Evet, bu yazı onlar için. Onlar, kitle insanının arasına sıkışıp kalmış haldeler. Çarklar arasında eziliyorlar. Her ne kadar gizli saklı olsalar da onları şu iki basit soruyla gün yüzüne çıkarabiliriz, sadece ne tepki verdiklerine bakarak:
- Hepimiz kırmızı haplı olma zorunda mıyız?
(Birey der ki: “Hayır.”) - Peki kırmızı hap oluşumlarına dahil olmak bir ayrıcalık mı?
(Birey der ki: “Hiç sanmıyorum.” ya da ona yakın bir şey.)
Kırmızı hap; kitle insanının ilkel güdülerinden uzak, mantık üzerine kurulu, bireysel bir düşünce setidir.
(bkz: Kırmızı Hap Nedir?)
Fakat maksat ne kadar iyi olursa olsun, bazı insanların bu öğretileri çok tersten anlayacağını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Her yararlı oluşum gibi kırmızı hap da bu tip kitle insanından nasibini alıyor. Mor hap’ı tanımlarken de buna kısaca değinmiştik. Şöyle ki:
“Kapalı grup ve forumlarda, çok sayıda Kırmızı Hap’a Geçiş Hikayesi olduğunu siz de fark etmişsinizdir. Sözüm ona bu hikayelerdeki kahramanların her biri, şu veya bu şekilde kırmızı haplı olmuşlardır. Lakin buradaki başroller, her ne kadar kendilerine “Kırmızı haplıyım.” deseler de hal ve hareketlerini incelendiğimizde birçoğunun mavi haplı olduğu gözlemleriz. Hatta bazıları, mavi hapı yutmak yerine, direkt damardan almışlardır.”
Görüldüğü gibi kitle insanı, kırmızı hap ismini bir rütbe haline getirmeye pek meraklı. Fakat kırmızı hap, yapısı itibariyle buna müsait değil. Açıkça söylemek gerekirse kitle insanı, kırmızı hap farkındalığına asla erişemeyecek, ama kırmızı haplı olmakla her daim gururlanacak. (Kırmızı haptan önce başka bir öğretinin peşine takılmış olsaydı, onunla da övünüp gururlanırdı, kırmızı hapa ters düşse dahi.)
Kırmızı hap mantalitesine en yakın olanlar, her daim şüpheci davrananlardır. Kendilerinin “o adam” olmadığını kabullenecek kadar da alçak gönüllülerdir. Bu mantaliteye en uzak olanlar ise kendinden son derece emin olan kesimdir. Bir iki tanecik yazıyla “Tam da beni anlatıyor!”, “İşte burada anlatılan ‘o adam’ benim!” diye işin içinden çıkarlar. “Abi, etrafım salak kızlarla dolu, ne yapmalıyım?” şeklinde yakınıp tavsiye isteyenler de genellikle onlardır. Milyonlarca kitle insanıyla aynı düşünceyi paylaştıkları halde kendilerinin farklı olduklarını zannederler. Onları biraz eşelediğinizde asıl amaçlarının çevrelerine hükmetmek, olabildiğince fazla dişiyle iletişime geçip evliliğe giden rayları bir bir döşemek olduğunu çok net görebilirsiniz.
Kırmızı Hap ve Evlilik İkilemi
Mavi haplı erkeğin özelliklerini yazdığım esnada, yine böyle birine rastladım. Kapalı grubumuza öyle bir soru sormuş ki mavi hap ilkelerinde ne kadar haklı olduğumu bir kez daha görmüş oldum. Soruyu soran arkadaşımız, kırmızı hap öğretilerini anlamak istediği gibi yorumlayanlardandı. Sorunun özeti şöyle:
“Merhaba arkadaşlar, ben mavi haplı biriyim. Kırmızı hapa geçmek istiyorum. Bana neler önerirsiniz?”
İlk başta mantıklı bir soru gibi görünüyor değil mi? Sanırsınız bu arkadaşımız, kırmızı ve mavi hap yazılarını okudu ve tüm bu yozlaşmışlık ve bayağılıktan yorulup kırmızı hapa geçiş yapmak istiyor. Kırmızı hap için küçük detaylar ve püf noktalar isteyecek. Mi acaba? Hayır, soru şu şekilde devam ediyor:
“Amacım mutlu bir yuva kurmak yani evlenmek. Ancak gönlüme göre birini arıyorum. Benim esas sorunum kadınlara açılamamak.”
Haydaaaa!! Sorunun buradan sonrası daha da beter. (Kadınlara yaklaşırken nasıl utandığından, onlara neden yaklaşamadığından bahsetmiş.) Yani bu soruyu neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
- Bir kere kırmızı hapın önceliğinde sen varsın.
- Hala kendi değerini anlama farkındalığına erişmemişsin.
- Daha kendini bulamamışken henüz ortada olmayan müstakbel eşinin ve çocuklarının derdindesin.
- Ayrıca, tüm bu mental yükler sırtındayken kırmızı hapın dikenli tellerini aşmaya çalışıyorsun.
- Ve en kötüsü, bu yolun sonunda seni bekleyen bir cennet var mı? O da belli değil.
Bunu durumu daha net anlamak için kırmızı hapın evliliğe bakışını irdeleyerek kafa karışıklığımızı gidermemiz gerekiyor. Şöyle ki: