Özelden gelen mesajlarda “Okuduğum bölümden pişmanım.” şeklinde yakınmalar görüyorum. Ben de bu konuyla ilgili yazma gereği duydum. Evet, birçoğunuzun ailesi, siz doğmadan sizin adınıza planlar yaptı. O yapay döngüyü bilirsiniz. Kiminiz hisseder, kiminiz hissedemez. Eğlenirken, öğrenirken hatta bir ilişki yaşarken bile her şey planlıdır. Hep bir sınırınız olur. Hayatın en güzel anlarında kendinizi frenlersiniz, hayallerinizi törpülersiniz. Peki ne uğruna? Tabii ki de ileride yaşayacağınız kısıtlı bir rahatlık için. Belki de çektiğiniz bu cefa, kendinizden çok aileniz için. Sonuçta size bakıp büyütenler onlar. Siz de bunun karşılığını ödeyip kurtulmak istiyorsunuz. Olabilir…
Onları üzmemek için sevmediğiniz bir bölümde okumayı kabul etmiş olabilirsiniz. Belki de onlara karşı çıkacak cesareti kendinizde bulamadınız… Tüm bu arada kalmışlığın ardından zamanla bir şeyler patlak verdi. “Okuduğum bölümden pişmanım.” dediğinizde artık çok geçti. Üniversitedeki birinci senenizi çoktan devirdiniz. Ailenizden korktunuz ya da onları incitmekten çekindiniz. Onların mutluluğunu geleceğinizle takas ettiniz. Bunu ben de yapmıştım. Peki bu durumun telafisi var mı?
Aile baskısından veya puan yetmezliği sendromundan sizinle hiç alakası olmayan bir bölümü seçmiş olabilirsiniz. “Boşta kalmayayım da ne olursa olsun.” zihniyetiyle üniversiteye gelmiş olabilirsiniz. Sonuçta “Ben okuduğum bölümden pişmanım.” diyorsanız durum sandığınız kadar vahim değil. Bu makalede; sevilmeyen hatta nefret edilen leş bir bölüme takılıp kaldığımızda neler yapmamız gerektiğini anlatacağım. O yollardan yıllar önce geçen ben, yine aynı duruma düşseydim ne yapardım? O zamanlar ne yaptım? Fazla uzatmadan başlayayım.
Okuduğum Bölümden Pişmanım Ne Yapmalıyım?
İlk olarak şunu anlamalısınız. Şuan bulunduğunuz kampüs ortamına geri dönmek için ciğerini açık arttırmaya çıkaracak bir araba adam tanıyorum. Ne doktorlar, ne mühendisler gördüm, tekrar o kampüse dönmek için o iğrenç sınava hazırlanıyorlar. Tuhaf ama insan bunu gerçekten arıyor. Orada ne yaşamış olursanız olun fark etmiyor.
On yıl önce “Karton bardakta çay mı olur ya!” diye sızlanan adama o bardağı şimdi atsanız helva gibi yer. (Tamam fazla abarttım.) Anlayacağınız şuan geri dönemeyeceğiniz bir anda yaşıyorsunuz. Mezun olanlar geri dönsem neler yapardım fantezisindeyken yaşıtlarınız orada olmak için ter döküyor. Siz hariç… Neden?
Siz o ortamda bulunmaktan, oranın taşından, toprağından, havasından, kampüsten o iğrenç otobüs durağından her şeyinden nefret ediyorsunuz. Çünkü kafayı bölüme takmışsınız. Sizi hiç sarmadı, biliyorum. Vakit kaybı olduğunu düşünüyorsunuz ama düşündükçe daha da vakit kaybediyorsunuz. Gerçekten de insan ikilemde kalabiliyor. Kabul ediyorum. Devam etseniz bir türlü, tekrar sınavlara hazırlansanız bir türlü…